Retroperiton ve Peritonun Yumuşak Doku Tümörleri
Periton boşluğu: Göğüs kafesi altındaki diyafragmadan başlayıp aşağıda kasık bölgesine kadar üzanan ve içerisinde mide, ince ve kalın barsakların yanı sıra karaciğer ve dalak gibi organlarında bulunduğu bölgedir. Bu organlar ve bu organları çevreleyen karın duvarı periton dediğimiz ince bir zar ile kaplıdır.
Retroperiton: Karın boşluğunun arka duvarı ile bel zincir kemiği arasında kalan içerisinde böbrek, idrar torbası idrar yolu, karın içerisindeki ana damarlar başta olmak üzere bir çok kas grubu, bazı peritoneal organların arka yüzünün de bulunduğu bölge olarak tanımlanır.
Yumuşak Doku: Anatomik yapıları ayıran, çevreleyen ve destekleyen iskelet dışı birleştirici dokudur. Organlarımız, kemik ve kıkırdak yapılarımızın dışında kalan tüm yapılar yumuşak doku kapsamına girer. Toplam vücüt ağırlığımızın yarısını oluştururlar. Yumurta ve spermin birleşiminden sonraki dönemde karmaşık bir dizi tabakalaşma sonucunda mezoderm denen yapıdan kaynaklanıp farklılaşırlar. Hangi dokuyu oluşturmuşsa o isimle adlandırılırlar. Bunlardan gelişen iyi huylu tümörlerde kaynaklandığı dokuya göre isimler almaktadırlar.
* Fibroblast kökenli – FİBROM
* Yağ hücresi kökenli - LİPOM
* Damar kökenli – HEMANJİYOM
* Lenfatik kanal kökenli LENFANJİYOM
* Düz kas kökenli - LEİOMİYOM
* Çizgili kas kökenli – RABDOMİYOM
* Periferik sinir kılıfı kökenli - SCHWANNOM (NÖRİLEMMOM), NÖROFİBROM
En küçük yaşam birimi olan hücrede tüm fonksiyonları kontrol eden ve adeta beyin görevi üstlenen çekirdek mevcuttur. Çoğalma fonksiyonu bizzat çekirdekçe kontrol edilir. Hücrenin bir çok çevresel ve genetik faktörce etkilenmesi sonucu kontrolden çıkarak çoğalmaya başlaması ile tümör dediğimiz durum ortaya çıkmaktadır. Tümörler iyi huylu ya da kötü huylu olabilirler.
Periton ve retroperiton bölgesindeki yumuşak doku kaynaklı tümörlerin çoğunluğu iyi huylu gruba girmektedir.
En sık görülen yumuşak doku tümörü yağ bezesi olarak da bildiğimiz lipomdur. Lipomlar vücutta her yerde görülmekle birlikte periton ve retroperitonda da görülebilirler. Genellikle etraflarını saran düzgün sınırlı kapsülleri vardır. Sarı renkli yağ hücrelerinden oluşurlar. Elli-altmış cm gibi çok büyük boyutlara ulaşabilirler. Kötü huylu olma potansiyelleri yoktur.
Hemanjiyomlar damarlardan köken alırlar. Damarların anormal genişlemesi ve kan göllenmesi şeklinde kendini gösterirler. Kötü huylu olma potansiyelleri yoktur. Çok büyük boyutlara ulaşmadıkları sürece müdahele gerekmez. Belirli aralıklarla takip edilip büyüklükleri kontrol edilir.
Genellikle iyi sınırlı, yuvarlak ve lobüle, kapsüllü yapıda çevre dokuya doğru ekspansif (genişleyici) büyüme gösterir. Bu nedenle çevre dokuda bası ve atrofi bulguları oluşturur. Çevre dokudaki dolaşımı bozabilir. Çevre dokuya invazyon yapmazlar. Uzak metastaz yapmazlar.
Fibromlar vücutta her organda bulunabilir ancak en sık görüldüğü yerler deri, deri altı dokusu, tendon ve fasyalardır. Genellikle kapsüllüdürler, kapsülsüz tipleri de vardır . Desmoid tümörler özellikle karın ön duvarında kas- aponöroz yapılarından kaynaklanan bir çeşit fibromdurlar.
Hibernomlar kahverengi multiloküler yağ dokusu tümörüdür. Kahverengi yağ dokusu kış uykusuna yatan hayvanlarda tipik olarak fazladır. İnsanlarda daha çok yeni doğan bebeklerde gluteal bölgede bulunur.
Leiyomiyom düz kas hücrelerinin benign tümörüdür. Düz kas dokusunun bulunduğu her dokudan köken almakla birlikte en sık uterus, GİS ve retroperiton bölgesinde bulunur. Özellikle retroperitondakiler uzun süre semptomsuz seyrettikleri için çok büyük boyutlara ulaşabilirler. Kapsülsüz benign tümör olmasına rağmen genellikle iyi sınırlıdır.
Retroperitoneal Fibrozis normal retroperitoneal dokunun fibrozis ve inflamasyon ile kaplanması ile karakterize, nadir görülen bir hastalıktır. İlaçlar bazen suçlansa da genellikle sebep bulunamaz. İdrar yollarına, barsaklara baskı yapan kitleler ve bunlara bağlı idrar yapamama, büyükabdest yapamama, bel ağrısı gibi belirtiler verebilirler.
BELİRTİLER
Kaynaklandığı bölgeye göre değişik belirtiler verirler. Ama genellikle çok büyük boyutlara ulaşana dek ya da etrafındaki sinir, damar gibi yapılara baskı yapmadıkları sürece belirti vermezler. Büyük boyuta ulaşanlar genelde ilk olarak kendi kendimizi muayene ederken ayna karşısında vücudumuzun bir tarafının diğer tarafa göre daha şiş ve asimetrik olduğunu görerek fark edilir. Barsaklar arasında oluşanlarda büyükabdest alışkanlığında değişme, kabızlık, ishal atakları, karın şişliği hazımsızlık gibi belirtiler verebilir. Böbrek, idrar torbası ve idrar yollarına yakın olanlar, sık sık idrara çıkma, sık sık idrar yolu enfeksiyonu geçirme gibi belirtiler verebilir. Bel zincirine yakın yerleşenlerde bel ağrısı, uyluğa vuran ağrı, uyluk kaslarında güçsüzlük görülebilir.
TANI
Ayrıntılı olarak hastanın şikayetleri dinlendikten sonra muayene edilmelidir. Tanıda hastaya en az zahmetli, en ucuz ve en pratik yöntem olan ultrason yapılmalıdır. Ultrason bize yeterli bilgiyi vermediği hallerde Tomografi, MR, gibi yöntemlere başvurulmalıdır. Tespit edilen kitleden parça alınması ile hastalığın kesin tanısı konmaktadır. Tercihen yapılabiliyorsa hastaya en az zarar veren ultrason rehberliğinde ince bir iğne ile girilerek aspirasyon yapılıp patolojiye tahlile gönderilmelidir.
TEDAVİ
İyi huylu yumuşak doku tümörlerinde tedavi tümörün büyüklüğüne ve yerleşim yerine göre değişmektedirler. Etrafındaki organ ve dokuların işlevlerini bozacak düzeyde belirti veren tümörler cerrahi olarak çıkarılmalıdırlar. Başka şikayetler nedeniyle tetkik edilirken tesadüfen bulunun tümörler belirli aralıklarla takip edilmelidirler. Büyüme eğiliminde değillerse müdaheleye gerek yoktur. Tesadüfen bulunanların büyük çoğunluğu yaşam boyu ciddi bir belirti vermeden seyretmektedirler.
KOMPLİKASYONLAR
Şikayetlere neden olmaya başladığında mutlaka aile hekimimize başvurmalıyız. ‘’Bana bir şey olmaz, yaşım genç’’ düşüncesinden vazgeçmeliyiz. Artık her hastalık her yaşta görülebilmektedir. Erken teşhis ve zamanında müdahele, daha sonra doğabilecek sıkıntıları da azaltacaktır. Yumuşak doku tümörünün yerleştiği yere ve büyüklüğüne göre zamanında müdahele edilmezse istenmeyen sıkıntılara yolacabilirler. İdrar yoluna uzun süre baskı yapan bir gecikmiş yumuşak doku tümörü o taraf böbreğin fonksiyonları ciddi derecede bozabilir. Barsaklara baskı yapan bir yumuşak doku tümörü o barsak bölgesinin gerilip yırtılmasına ve çok ciddi komplikasyonlara yol açabilir. Bayanlarda yumurtalık ve tüplere baskı yapan bir tümör çocuk sahibi olunmasına engel olabilir. Eğer cerrahi müdahele edilecekse bulunduğu yere göre etrafındaki organların çok küçük ihtimalle de olsa zarar görme olasılığı mevcut olup doktorumuzla ayrıntılı görüşme yapmamız her zaman bizi rahatlatacak ve hesapta olmayan gelişmeleri göz önünde tutmamızı sağlayacaktır.
HAZIRLAYANLAR; Uzm. Dr. Bülent ERENOĞLU, Prof. Dr. Osman DOĞRU
6 Temmuz 2011 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder