4 Temmuz 2011 Pazartesi

*Neonatal *Tetanoz (6)

Neonatal Tetanoz
Neonatal tetanoz, az gelişmiş ülkelerde en sık görülen tetanoz türü olup önlenebilir yeni doğan ölümlerinin başlıca nedenlerindendir. Yaşamın ilk ayı içerisinde görülen jeneralize tetanoza, neonatal tetanoz adı verilir ve Clostridium tetani basilinin neden olduğu bir yeni doğan enfeksiyonudur.
Neonatal tetanoz, tüm dünyada aşıyla korunabilir hastalıklardan ölümler içinde ikinci sırada gelmektedir. Doğum öncesi bakım hizmetlerinin sınırlı verildiği, doğumların kirli ortamlarda, eğitimsiz kişilerce yaptırıldığı ve tetanoza karşı aşılamanın yetersiz olduğu az gelişmiş ülkelerde önemli bir halk sağlığı sorunudur. Araştırmalar pek çok ülkede hastaların küçük bir bölümünün bildirildiğini göstermiştir. Bu nedenle neonatal tetanoz, “sessiz/görünmez katil” olarak adlandırılmaktadır.
Hastalık genellikle doğum sırasında ya da doğumu takiben, göbek kordonunun temiz olmayan koşullarda kesilmesi, kapatılması ya da bakımının yapılması sonucunda oluşmaktadır.
Hastalık eski Mısır ve Yunan hekimlerinden bu yana tanınmaktadır. Esas tanımını 1888’de Gowers yapmıştır. Hastalığı çene, ense ve sırt kaslarının kasılması ile başlayan sinir sisteminin; devamlı, ani şiddetli kasılmalar ile karakterli bir hastalığı olarak tanımlamıştır. Nicolaire 1884’te toprak bakterilerinden tetanoz zehrini saptamıştır. Behring ve Kitasato 1890’da tetanoz aşısı ile aşılamayı sağlamışlardır.
BELİRTİLERİ
Kuluçka süresi doğumdan sonraki 3–28 gün arasında değişmekte, belirtiler ortalama altı gün sonra ortaya çıkmaktadır. Yenidoğanda emmede güçlük en sık görülen belirtidir. Doğumdan sonraki ilk günlerde normal görülen ve emen bir bebeğin trismus denilen yüzdeki kasılmalar nedeniyle giderek emmesinin bozulduğu gözlenir. Bebekte genel olarak kasılmalar ve buna bağlı olarak vücudun gerici kaslarının gerilmesi sonucu gövdenin yay biçimi alarak kasılmış hali ve kasların istemsiz ve şiddetli bir şekilde kasılıp gevşemesi hali oluşur. Solunum kaslarının kasılmasıyla solunum yetmezliği, sonucunda ölüm görülür.
Şekil 1. Gövdenin yay biçimini alarak kasılması
TANI VE TEDAVİ
TANI
Tanı klinik belirtilerle konur. Laboratuvar bulguları ve bakteriyolojik incelemeler tanı yönünden yararsızdır. Erken tanı ve tedavi hastalığın seyri açısından çok önemlidir.
TEDAVİ
Emmede güçlük çeken, yüz kaslarında kasılma izlenen ve huzursuz olan yeni doğanların hiç vakit kaybedilmeden aileleri tarafından önce bağlı bulundukları aile hekimliğine ve ardından gerekli donanıma sahip bir sağlık kurumuna götürülmeleri gerekmektedir. Yeni doğanların sağlık kurumuna götürülmeleri sırasında ailelerin olabildiğince sakin olmaları gerekmektedir. Çünkü dış ortamdan gelen uyarılar yeni doğanda daha fazla kasılmaların olmasına neden olmaktadır.
KORUNMA
Hastalığı tamamen ortadan kaldırabilmek için uygulanacak yöntemler olarak; gebe kadınların en az iki doz Tetanoz aşısı ile aşılanması ve tüm gebe kadınlar için temiz doğum koşullarının sağlanması benimsenmiştir. Ek bir yöntem de yüksek riskli bölgelerde destek aşılamaların yapılmasıdır. Yüksek risk yaklaşımı, “yüksek riskli” olarak kabul edilen bölgelerdeki tüm doğurgan yaştaki kadınların aşılanmasını hedefler. Yüksek riskli bölgeler, temiz olmayan göbek bağı uygulamalarının yapıldığı ve rutin sağlık hizmetine ulaşımın yetersiz olduğu nüfus grupları yada coğrafik bölgelerdir. Yüksek risk bölgelerinde destek aşılama, uygun aralıklarla üç doz Tetanoz aşısı yapılmasını içermektedir. Çocukluk çağı aşılamalarının yüksek oranda sürdürülmesi, ilköğretime devam eden kızların sayıca yüksek olduğu bölgelerde Td (Tetanoz-Sulandırılmış difteri) ile destek aşılamaya dayanan okul aşılamalarının geliştirilmesi ve yüksek kalitede tetanoz aşısının uygulanması da sağaltım sürekliliğinin sağlanması açısından önemlidir. Aynı zamanda her neonatal tetanoz olgusunu belirlemeyi amaçlayan etkili surveyans sistemi geliştirmek ve görülen her neonatal tetanoz olgusu için de toplumsal duyarlılık yaratmak gerekmektedir. Neonatal tetanoz sağaltım hedefini başarabilmemiz için gebe kadınların tümüne ulaşılması, ulaşılanlara tetanoz bağışıklamasını da kapsayan nitelikli doğum öncesi bakım hizmeti sunulması ve doğumların sağlıklı koşullarda gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
Tüm topluma ulaşabilen birinci basamak sağlık kurumlarında çalışan ebelerimiz yeter sayıda istihdam edildiklerinde ülkemiz için sağaltım hedefini gerçekleştirmede önemli görev yapacaklardır. Ebelerimize hizmet içi eğitimler verilerek hem konuya ilişkin bilgileri hem de motivasyonları artırılmalıdır.
Korunmada aileye düşen görev gebelik sırasında düzenli birinci basamak sağlık kurumu kontrollerinden geçmek ve doğum sırasında ve sonrasında bu konuda ehil, eğitimli sağlık personelinin denetiminde ve kontrolünde olmaktır.

HAZIRLAYAN; Doç.Dr. Onur ÖZGENÇ

0 yorum:

Yorum Gönder