5 Temmuz 2011 Salı

*Organik *Amnezik *Sendrom (*Beyin *Hasarına Bağlı *Hafıza Bozukluğu) (6)

Organik Amnezik Sendrom (Beyin Hasarına Bağlı Hafıza Bozukluğu)
Organik amnezik sendrom, bir kişinin beyninde yapısal bir hasar geliştikten sonra, öncesinde öğrenmiş olduğu bilgiler ve yaşadığı bir takım olaylarla ilgili olarak geçici ya da kalıcı hafıza kaybına uğraması, beraberinde yeni bilgileri de kaydedemediği için hatırlayamaması durumudur. Bu duruma duygu ve davranış değişimleri eşlik edebilir ve beraberinde hem sosyal hem de işlevsel (mesleki) sorunlara da neden olabilir.
Yaşadığımız bir olay ile ilgili olarak hissettiklerimiz, algıladıklarımız, dikkatimizi çekenler, duygularımız, öğrendiklerimiz ve yaptıklarımız bir bir beynimizde ilgili alanlarda kaydedilmiştir. O olay ile ilgili özellikler yeri geldikçe değişik zamanlarda ayrı ayrı hatırlanması gerekebilir. İşte bu nedenle farklı hafıza tipleri ve bu görevi yerine getirmekle ilgili olarak beynimizde farklı bölümler bulunur.
Beyindeki bu hafıza ile ilgili alanların birinin, birkaçının ya da tamamının zedelenmesi geçici veya kalıcı hafıza kaybı durumuna neden olabilir. Ancak bir yaşantı ile ilgili olarak beyinde hiçbir şey kaydedilememiş ise, o durumun hatırlanmasına da imkân yoktur. Yani, bir şeyi hatırlamamız için öncelikle beynimizin o olayı, bir anı olarak kaydetmiş olması şarttır. Demek ki hafıza kaybı, önceden sağlam beynimizin kaydetmiş olduğu bir takım bilgilerin hatırlanamamasıdır. Çünkü sonradan beynimizde bir sorun gelişmiş, bir zedelenme olmuş ya da iletim mekanizmasında bir karışıklık gelişmiştir.
Bazen ruhsal olarak bize acı veren, üzen, örseleyen olaylar her ayrıntısı ile olduğu gibi kaydedilmiş olsa da, beynimizde herhangi bir yapısal bozukluk ya da zedelenme olmaksızın hatırlanmayabilir. Bu durum, bedenimizin bir çeşit korunma mekanizmasıdır. Ancak olay ile ilgili ruhsal sorun çeşitli psikiyatrik tedavi yöntemleri ile çözümlendikten sonra, beynimiz bu olayı hatırlamamıza izin verecektir. Oysa organik durumlarda, yani beynin hatırlama ile ilgili alanlarının yapısal zedelenmesinde durum farklıdır. Beyinde ölen hücrelerin yerine yenisi gelmez. Bu nedenle beynin bir bölgesinde bir grup hücre ölmüş ise, o bölgedeki hücrelerin yaptığı işlev de bozulacak demektir. Dolayısıyla o hasarlı bölge eğer hafıza işlevi ile ilgiliyse zararın boyutuna göre hafıza kaybı da o denli geniş ya da dar kapsamlı, geçici ya da kalıcı olacaktır.
Geçici ya da kalıcı hafıza kaybı ile sonuçlanan beyin hasarına neden olabilecek etkenler çeşitlidir:
1. B1 vitamin (Tiamin) eksikliği: En sık alkol yoksunluğunda ve açlık grevleri gibi beslenememe durumları ya da beslenme bozukluklarında görülür.
2. Kan şekerinin düşmesi (Hipoglisemi): Beynin şekersiz kalıp beslenememesi söz konusudur.
3. Oksijensizlik (Hipoksi): Örneğin baca tütmesi vb. durumlarda görülen karbon monoksit zehirlenmelerinde, beynin oksijensiz kalması sonucu beyin hücrelerinin ölümü gerçekleşir.
4. Beynin iltihabi hastalıkları (Ensefalitler): Beyni etkileyen mikropların oluşturduğu enfeksiyon hastalıkları, örneğin uçuk virusu (Herpes simpleks virusu), beynin belirli alanlarını tutarak kalıcı hasara neden olur.
5. Beyinde yer kaplayan oluşumlar: Tümörler, abseler, beyin kanaması, kistler, yabancı cisimler, multiple skleroz plakları gibi bazı hastalıklara bağlı özel oluşumlar beynin bir alanını kaplar ve o bölgedeki hücrelerin beslenmesini bozarak, hücre ölümüne ya da işlevlerini yapamamalarına neden olabilir.
6. Beynin damarsal hastalıkları (Serebrovasküler hastalık): Beynin kanlanmasındaki bozulmalar, o bölgedeki beyin hücrelerinin beslenememesi ve yeterince oksijenlenememesi sonucu geçici ya da kalıcı bozukluğa neden olabilir.
7. Uzun süre ve sık sık tekrarlayan sara nöbetleri (Epilepsi hastalığı): Serebrovasküler hastalığın etkisine benzerdir.
8. Zehirlenmeler: A.İnsan bedenine zararlı olan çeşitli kimyasal maddelerin belirli miktarda ağızdan, damardan ya da solunum yoluyla alınmasına bağlı gelişen zehirlenmelerde de beyin olumsuz etkilenerek geçici ya da kalıcı hasara uğrayabilir. B.Tedavi amacıyla kullanılan bazı ilaçların, kazara ya da intihar amaçlı olarak aşırı miktarda bir defada alınmasına bağlı olarak gelişen zehirlenmelerde, C.Uyku verici, uyuşturucu, sakinleştirici (özellikle yeşil/kırmızı reçete ile verilen) ilaçların doktor kontrolu ve önerisi dışında daha yüksek dozda ve uzun süreli kullanımı ve uçucu maddelerin (tiner gibi çözücüler ve uhu, bali gibi yapıştırıcılar) kötüye kullanımlarının ardından da beynin benzer şekilde olumsuz etkilenmesi söz konusudur.
9. Madde yoksunlukları: Bağımlılık geliştirecek kadar uzun süre ve yoğun miktarda kullanılan bazı ilaç ya da kimyasal maddelerin veya alkolün aniden bırakılmasının ardından, vücutta gelişen bir takım mekanizmalar sonucu benzer şekilde beyin hasarı oluşabilir.
10. Işın ve dolayısıyla radyasyona maruz kalma: Beyin hücrelerinin doğrudan ya da müzmin (kronik) olarak etkilenmesi sonucu kalıcı beyin harabiyeti olabilir.
11. Beyin dokusunun bütünlüğünü bozan durumlar: Trafik kazası, çarpma, yüksekten düşme, delici-kesici alet ya da kurşunlanma gibi etkenler yoluyla beyin dokusunun doğrudan örselenmesi ya da darbelerin etkisiyle kafatasında meydana gelen çökme kırıklarının beyin dokusuna baskısı nedeniyle oluşan durumlar.
12. Tedavi amacıyla uygulanan durumlar: Halk arasında “Şok tedavisi” diye bilinen Elektrokonvülsif terapi (EKT), uygulandıktan sonra kısa süreli olarak geçici hafıza kaybı oluşturabilir. Burada olay, sara nöbeti geçiren hastalardakinden farklı değildir.
Görüldüğü gibi birçok nedenle olabilen beyin hasarı, durumun şiddeti ve etkilendiği alana göre geçici ya da kalıcı hafıza kaybına neden olabilmektedir.
BELİRTİLERİ
Beyin hasarına bağlı hafıza bozukluklarının temel belirtisi hem yeni bilgileri öğrenme becerisinin kaybı hem de eskiden öğrenilmiş bilgileri hatırlama yeteneğindeki yıkımdır. Yani kişi hem yeni şeyleri öğrenemez hem de geçmiştekileri unutur. Hafıza kaybı, beyin dokusunun darbe alarak ya da beyin kanaması vb. damarsal nedenlerle doğrudan zedelendiği durumlarda aniden başlayabilir. Kişi, beynin hasara uğradığı olay ve sonrasını unuttuğu gibi, olaydan öncesinde yaşadıklarını, öğrendiklerini ve bildiklerini de hatırlamayabilir. Bazen ise hafıza kaybı, sadece beynin zedelendiği zaman olan olayların hatırlanamaması şeklinde sınırlı kalabilir. Ancak, beslenme bozuklukları, madde yoksunlukları, zehirlenmeler, beyinde tümör gibi yer kaplayan oluşumların bulunması gibi durumlarda ise hafıza kaybı yavaş yavaş gelişerek, belirli bir zaman geçtikten sonra kendini belli eder.
Amnezik bozuklukta kişi kısa dönem ya da yakın saatler içindeki yaşantılarını da hatırlamayabilir. Örneğin, sabah kahvaltıda ne yediğini, 1 saat önce kiminle karşılaştığını, çevresindekilerin isimlerini unutabilir. Çocukluğunda yaşadıklarını nispeten hatırlayabilirken, daha yakın geçmişini, örneğin 5–10 yıl öncesini hiç hatırlamayabilir. Bütün bunların yanı sıra “anlık bellek” denilen, söyleneni hemen tekrarlama yeteneği ise bozulmaz. Yani kişiye bütün unutkanlığına rağmen, ardı ardına 5–6 kelime söyleyip tekrarlamasını istersek, bunu rahatlıkla yerine getirebilir. Bu durum da hastamızın bizi kandırdığını, numara ya da kapris yaptığını sanabiliriz.
Kişi hatırlayamadığı geçmişi ile ilgili sıkıntı duydukça, bununla ilgili olarak bir takım davranış değişiklikleri gösterebilir. Hastanın hatırlayamadığı olaylar ile ilgili olarak hafızasındaki boşlukları doldurma çabası ile olmamış olayları olmuş gibi anlatmasını, yeni hikâyeler uydurmasını yalancılık olarak adlandırabiliriz. Benzer şekilde hatırlayamadığı olay ya da geçmişini inkâr etmesi de çevresi tarafından inatçılık olarak yorumlanabilir. Oysa bunlar tamamen rahatsızlığının bir sonucu olarak ortaya çıkan ek sorunlardır. Ayrıca kişilikte de belli belirsiz değişiklikler oluşabilir. Örneğin hasta daha fazla ilgi, alaka isteği içinde olabilir. Yalnız kalmaktan korkabilir, birçok şeyi hatırlayamadığı için tek başına bir yere gitmekten, sorumluluklarını yerine getirmekten kaçınabilir.
Hasara uğrayan beyin yarısı ve yine hasara uğrayan beyin bölgelerinin yeri ve harabiyetin boyutuna göre hafıza kaybının ve davranım değişikliklerinin hem tipi hem de şiddeti değişiklik gösterir. Aynı zamanda hasara neden olan etkene göre de durum farklı olabilir.
TANI
Hastalığın tanısı, ayrıntılı hastalık öyküsünün alınması ile fizik, psikiyatrik ve nörolojik muayenelerinin, laboratuar tetkiklerinin yapılmasının yanı sıra, doğrudan beyindeki zararın görüntülenmesi işlemini de gerektirir. Yani hafıza kaybı olduğundan şüphelenilen kişinin beyin dokusunda bir zedelenme vb. olup olmadığı araştırılır. Bunun için de bilgisayarlı beyin tomografisi (BBT) ya da manyetik rezonans incelemesi (MRI) gibi beyin filmleri çekilerek sorun belirlenir. Aynı zamanda durum, sara nöbetlerine ikincil olarak gelişmiş de olabilir. Bunu araştırmak için de beyindeki elektriksel aktivasyonu gözlemlemek üzere beyin elektrosu (EEG) da yapılabilir.
TEDAVİ
Bu rahatsızlığın tedavisi öncelikle olaya neden olan durumun tedavisine dayanır. Yani beyindeki hasarın tedavisi gerekir. Eğer damarsal bir durum ise, örneğin hipertansiyona bağlı damar sertliği sonrası beyinde harabiyet oluşmuşsa, hastamızın öncelikle tansiyonu düzeltilir. Eğer beyinde yer kaplayan bir oluşum varsa ve beyin dokusuna baskı yaparak hafıza kaybına neden oluyorsa, bu kitlenin ilaçlarla küçültülmesi, yok edilmesi ya da cerrahi yöntemlerle o bölgeden uzaklaştırılmasına çalışılır. Olay tamamen bir takım maddelerin eksikliği (vitaminler gibi) sonucu gelişmişse, beslenmenin düzeltilmesi, eksik gıdaların yerine konması ve takviye ilaçlar ile tedavi edilmeye çalışılır. Bunun tam tersi bazı maddelerin fazla alınması ya da zehirlenme nedeniyle oluşmuşsa beynin ve vücudun bu zehirden arındırılması gerekir.
Nedene yönelik tedavinin dışında, hastanın unuttuklarını tekrar hatırlamasını kolaylaştıracak, hafıza kaybına ikincil olarak gelişen davranış değişikliklerini, depresyon gibi duygulanım bozukluklarını, şüpheci tutumları (paranoid düşünceleri) ve bunlara bağlı uyum bozukluklarını düzeltmeye yönelik psikiyatrik tedaviler yapılır. Özellikle, destekleyici ve davranışçı psikoterapiler tercih edilir. Gerektiğinde ilaç tedavisi de önerilir.
PROGNOZ
Hastanın, yapılan tedaviye verdiği yanıta göre, unuttuklarını yavaş yavaş tekrar hatırlaması mümkündür. Buna göre, hafıza kaybının süresi 1 aydan kısa ise, geçici bir hafıza kaybı söz konusudur. Oysa 1 aydan daha uzun sürmekteyse, çoğunlukla bu tip hafıza kaybı kalıcı nitelikte olur. Özellikle bası yapan oluşumların cerrahi olarak çıkarılmasının ardından düzelme sıktır. Ayrıca beslenme ve zehirlenmelere bağlı gelişen durumlarda da eksik maddenin temini ya da zehirli maddeden arınma sonucu hafıza kaybının düzelmesi söz konusu olur. Ancak beyin dokusunda kalıcı zarara, yani beyin hücrelerinin ölümüne yol açan özellikle damarsal sorunlarda gelişen hafıza kaybı genellikle kalıcı olur.
Sara nöbetleri ve şok tedavisi ardından gelişen hafıza kaybında ise durum geçicidir ve geçirilen nöbetin ya da Elektrokonvülsif terapinin etkisi geçtikçe yavaş yavaş hastamızın hafızası geri gelecektir. Ancak, nadir olgularda bu süre uzayabilir ve bazen şok tedavisi ardından unutkanlığın geçmesi 6–9 ayı bulabilir. Böyle durumlarda hastamızın hekimi ile temas halinde olması iyileşmeyi hızlandıracaktır.
Hafıza kaybı ve davranım değişiklikleri kişinin bireysel hayatını olduğu kadar sosyal hayatını ve işlevselliğini de bozar. Kişiyi maddi-manevi çöküntüye uğratır. Durumun vahametine göre ardından, depresyon gibi ikincil ruhsal problemleri ortaya çıkabilir. Bütün bunlarla başa çıkmak için hastanın tedaviye katılımı çok önemidir. Bunun sağlanabilmesi için de hasta yakınlarının tedavi ekibi ile işbirliği içinde olmaları şarttır. Psikiyatrik ve sosyal desteğin tam olduğu durumlar, daha yüz güldürücü sonuçlar verir.
KORUNMA
Bu tür rahatsızlıklardan korunmak için öncelikle genel sağlığımıza önem vermeliyiz:
1. Alkol ve uyuşturucular gibi vücuda zararlı olduğu bilinen maddelerden uzak durmalıyız.
2. Özellikle kafamıza isabet eden darbeler vb. yaralanmalar olduğunda, basite almamalı, ihmal etmemeli, beyin dokumuza bir zararı olup olmadığını araştırmak amacıyla hemen hekime başvurmalıyız.
3. Hipertansiyon ya da şeker hastalığı gibi bir dahili hastalığa sahip olduğumuzda düzenli olarak tedavimizi yaptırmalı, sürekli hekim kontrolünde olmalıyız.
4. Düzgün ve yeterli beslenmeliyiz.
5. Baş-boyun bölgesini ilgilendiren ağrı, uyuşma, sersemlik, dengesizlik ve unutkanlık gibi ya da vücudumuzun herhangi bir bölümünde uyuşma, güçsüzlük, hissizlik gibi yakınmalarımız olduğunda en kısa zamanda ruh sağlığı ve sinir hastalıkları uzmanlarına (psikiyatr ve nörolog) muayene olmalıyız.
6. Verilen tedavileri önemsemeli, düzenli uygulamalı, yarım bırakmamalı ve hekimin uyguladığı düzenin dışına (kendi kararımız veya konu-komşu önerileriyle) çıkmamalıyız.

HAZIRLAYANLAR: Dr. Aytül Abdolhossein Hariri,

0 yorum:

Yorum Gönder