5 Temmuz 2011 Salı

*Otonom *Sinir *Sistemi Bozuklukları (6)

Otonom Sinir Sistemi Bozuklukları
Otonom sinir sistemi; salgı bezlerimizin, dolaşım sistemimizin, iç organlarımızın işlevlerini yöneten bir sistemdir. Bir başka deyişle bilinç dışı işlevleri yöneten bir sistemdir.
Otonomik aktivitenin kontrolünü beynimiz sağlamaktadır. Özellikle beynimizin içindeki üç kısım önemlidir:
1- Frontal korteks
2- Limbik sistem
3- Hipotalamus
Frontal korteks, beynimizin ön tarafında olup mesane ve bağırsaklarımızın düzgün çalışmasından ve bunların kontrolünden sorumludur. Limbik sistem, beynimizin daha iç ve derin kısımlarında olup duygusal ve dürtüsel davranışlarımızdan sorumludur. Hipotalamus da beynimizin iç ve derin kısımlarında olup duygusal davranışlarımız, beden ısımız, beslenme ve salgı fonksiyonlarından sorumludur. Otonom sinir sistemi; çoğunlukla birbirine zıt hareket eden iki tür liflerden oluşmuştur:
1. Parasempatik lifler; kraniyal sinirler dediğimiz kafa içi sinirlerden ve bir de sakral sinirler dediğimiz omuriliğimizin kuyruksokumu bölümünün sinirlerinden çıkarlar. Gözbebeğinin kasılıp kısılmasını, salgı bezlerinden salgılarımızın salınmasını, kalp hızımızın yavaşlamasını, bağırsak hareketlerimizin artmasını ve sfinkterlerin gevşemesini sağlarlar.
2. Sempatik lifler ise omuriliğimizin torakal ve lomber dediğimiz sırt ve bel bölümündeki sinirlerden çıkarlar. Salgı bezlerimize, damarların ve bağırsakların düz kaslarına, kol ve bacaklarımıza, kalbimize, akciğerlerimize, mesaneye ve gözümüze giderler.
Sempatik sinir sistemi için klinik testler:
Postüral kan basıncı değişikliği: Yatar durumdan ayağa kalktıktan 2-3 dakika sonra sistolik kan basıncı dediğimiz büyük tansiyonda 30 mm Hg’dan fazla düşme olması veya diastolik kan basıncı dediğimiz küçük tansiyonda 15 mmHg’dan fazla düşme olması normal değildir, hastalık durumunu gösterir.
Sempatik deri yanıtı: Normalde bir deri bölgesinin elektriksel potansiyeli ani sesli uyaran veya ağrılı elektrik uyaranla ölçülür. Yanıtın alınamaması sempatik sistem bozukluğunu gösterir.
Parasempatik sinir sistemi için klinik testler:
1. Postüral test: Normalde ayağa kalktığımızda belirgin kan basıncı değişikliği olmaksızın kalp atım hızımız artar (15.inci atımda en fazla) ve ardından yavaşlar (30.uncu atımda en yavaş). Bunu test etmek amacıyla önce oturur ve yatar durumda kalp atım hızı ve kan basıncı ölçülür. Ardından ayağa kalktıktan sonra yeniden ölçüm yapılır ve bulunan oranın 1.04’den büyük olması beklenir.
2. Kalp atım hızı değişkenliği: Kalp atım hızı normalde istirahat halinde bile değişim gösterir. Derin soluk alıp vermede bu değişkenlik daha da belirginleşir. Otonomik bozukluklarda ise bu değişkenlik bozulur. Bu değişkenlik, elektrofizyolojik yöntemlerle ve kalbin EKG ile incelenmesi ile de ölçülebilir.
OTONOMİK BOZUKLUKLAR:
Ortostatik hipotansiyon:
Ayağa kalkıldıktan sonra ortaya çıkan bilincin kaybolduğu “senkop” olarak ifade edilen ciddi bir durumdur. Yaygın otonomik bozukluklarda görülebilmektedir. Ayrıca omurilik kesilerinde, kronik polinöropatiler ve Guillain-Barre Sendromunda da görülebilmektedir.
Termoregülasyon ve terleme bozukluğu:
Özellikle yaşlı kişilerde vücut ısısının düzenlemesindeki bozukluk nedeniyle hipotermi dediğimiz vücut ısısında düşme görülür. Bu durum oldukça ciddi sorunlara yol açabilmektedir. Vücut ısısında düşme sonucunda giderek artan bilinç durumunda bir bozulma ortaya çıkabilmektedir. Hatta bu durum ilerleyerek konfüzyon ve komaya dek yol açabilmektedir.
Otonomik bozukluğa bağlı olarak genel veya bölgesel terleme bozuklukları da görülebilmektedir. Hiperhidroz dediğimiz aşırı terleme ve anhidroz dediğimiz terleme kayıpları şeklinde ortaya çıkabilmektedir.
Pupil Anormalliği:
3.kafa siniri olan okülomotor sinir, gözümüzün parasempatik sinirlerle uyarılmasını sağlar. Bu sinirin felcinde ise gözbebeğinde büyüme, genişleme ortaya çıkar. Işığa karşı normalde oluşması gereken gözbebeğinin küçülmesi yanıtı kaybolur.
Gözün, üst gözkapağının ve yüzdeki ter bezlerinin sempatik sinirlerinin birlikte hasara uğraması sonucu “Horner Sendromu” denilen özel bir duruma yol açmaktadır. Bu durumda gözbebeklerinin küçük kalması, üst göz kapağında düşüklüğün ve yüzde terleme azlığı görülmektedir.
PROGNOZ
Erken tanı ve uygun tedavilerle otonomik bozuklukların ilerlemesinin kısmen önüne geçilebilir. Böylelikle kişiye verilebilecek zararlar da en aza indirgenmiş olur.
TEDAVİ
Otonomik bozuklukların tedavisi öncelikle semptomatikdir yani ön plandaki yakınmasına belirtisine uygun ilaç tedavisi verilmektedir. Arteryel tansiyonun düşmesini engelleyici ilaçlar, varis çorapları kullanılabilmektedir. Fizik tedavi ve rehabilitasyon yöntemleri de tedavide ek olarak yer alabilmektedir. Düşük bir oranda palyatif cerrahi tedavi de seçenekler arasındadır.
KOMPLİKASYONLAR:
Otonomik bozuklukların bir kısmında önlem alınmazsa kısa süreli bilinç kaybına yol açabilecek durumlarla karşı karşıya kalınabilinir. Yere düşmeler sonucu kafa travması veya kafa içinde bazı hasarlar ortaya çıkabilmektedir. Diğer bir kısım bozukluklarda ise aşırı terleme veya terleme azlığı şeklinde terleme kayıpları ortaya çıkabilmektedir. Özellikle vücut ısısındaki kayıpların sonucunda hastanın bilinç durumunda bozulma hatta ileri aşamada komaya varan durumlar ortaya çıkabilmektedir.
KORUNMA
Özellikle ilk belirtiler ortaya çıktığında en yakın sağlık kuruluşuna veya hekime ulaşabilmek hastalıktan korunma açısından önemlidir. Belirtiler ilerlemeden yapılacak tetkik ve tedavilerin sonucunda hastalığın ilerlemesinden ve farklı sistemleri etkilemesinden korunmuş olunur. Bunun dışında özellikle eğilip kalkarken hareketlerimizi nisbeten yavaş olarak yapmak olası bir tansiyon düşüklüğünü azaltmaktadır. Terleme azlığı veya aşırı terlemesi olan kişilerinde sıcak soğuk yüzeylerle temasında dikkatli olunmalıdır. Aksi takdirde istenmeyen cilt lezyonları ortaya çıkabilmektedir.

HAZIRLAYAN; Dr. Hüseyin SARI

0 yorum:

Yorum Gönder