Parkinson Hastalığı
Parkinson hastalığı ilk kez James Parkinson tarafından tanımlanan ileri yaşlarda oldukça sık olarak görülen bir hareket hastalığıdır. Kesin nedeni bilinmemektedir. Temel patolojik bulgular beyin alt kısmında yer alan substansia nigra adlı çekirdeğin pars kompakta kısmında görülen nöromelanin içeren nöronlarda görülen dejenerasyondur. Bu bölgede canlılıklarını koruyan hücrelerin çoğunda Levy cisimcikleri denen hücre sitoplazması içerisinde yer alan eozinofilik protein yapısında cisimcikler bulunur.
BELİRTİLERİ
Hastalığın belirtileri kişiden kişiye değişiklik göstermekle birlikte başlıca altı temel başlık altında toplanabilir. Bunlar sırasıyla, istirahat sırasında ortaya çıkan el titremesi (tremor), rijidite(kişinin kol veya bacaklarının pasif olarak hareket ettirilmesi sırasında kas tonusunda ortaya çıkan ve hıza bağımlı olmayan sertlik), bradikinezi-hipokinezi(vücut hareketlerinde ve yüz mimiklerinde yavaşlama ve azalma), vücudun öne doğru bükülmesi, postural reflekslerin kaybı (vücudu ayakta dururken ve hareket sırasında dik durmasını ve hareketin düzgün ve dengeli bir şekilde devamını sağlayan refleksler), donma fenomeni(hareketin aniden kesilmesi ve /veya başlatılamaması). Parkinson hastalığı tanısı koymak için bu bulguların hepsinin ayni anda bir kişide bulunması gerekmez. Titreme veya bradikinezinin yanında bir başka bulgu olması ile bir diğer ifade ile en az iki bulgu ile tanı konulur.
20 yaş altında başlayan Parkinson hastalığına juvenil Parkinson hastalığı 20–40 yaş arasında başlayan Parkinson hastalığına ise genç başlangıçlı Parkinson Hastalığı adı verilir. Genellikle bu hastalarda Lewy cisimcikleri görülmez ve ailevi olma özelliği daha ön plandadır.
Hastalık genellikle vücudun bir tarafında görülen titreme şikayeti ile başlar. Hastalık yavaş ilerler ve zamanla vücudun diğer yarısına geçer. Hastalarda hareket bozukluklar yanında zamanla davranışlarda da değişiklikler görülür. Hastaların dikkatleri giderek azalır. Yavaş yavaş kişilik yapıları değişir ve etrafındaki kişilere giderek daha bağımlı hale gelir. Gün içindeki zamanının büyük bölümünü oturarak geçirmeye başlar.
Hastalığın hareket sistemi üzerindeki etkileri kadar hareket sistemi dışında dabulgu ve belirtilere yol açar. Bunlar arasında bellek kaybı ve davranış bozuklukları, otonomik sinir sistemi tutuluşu, uyku bozuklukları sayılabilir.
Bellek Parkinson hastalarında genellikle korunur. İleri yaşlardaki hastalarda ise, %20 oranındaki hastada Parkinson hastalığı yanında Alzheimer Hastalığı da birlikte bulunabilir. Bu kişilerde bellek kaybı belirgin haldedir. Davranış bozuklukları arasında depresyon, huzursuzluk ve korku, zihinsel olarak küntlük, sıklıkla ilaca bağlı olarak ortaya çıkan hayal görme, kendini kontrol etmekte zorlandığı aşırı kumar oynama, anlamsız ısrarlı olma halleri gibi aşırı eylemler ve davranışlarda bulunma, gerçek ile bağların koptuğu psikoz gibi bozukluklar sayılabilir.
Parkinson hastalığında belirgin bir duyu kaybı beklenen bir belirti değildir. Buna rağmen omuz ve dizlerde ağrı sık şikâyet edilen bulgulardandır. Koku duyusunda azalma, görme bozuklukları da bu hastalıkta rastlanabilen bulgular arasında sayılabilir.
Otonomik bozukluklar arasında özellikle ayağa kalkıldığı zaman ani tansiyon düşmeleri, tükürük salgısında artma ve ağızdan salya akması, yutma zorluğu, ağır kabızlık, sık sık idrara çıkma isteği, idrar kaçırma, cinsel bozukluklar görülebilir.
Uyku bozuklukları genellikle gözden kaçan belirtilerdendir. Gün içinde aşırı uyuklama hali, bunun yanında uykusuzluk çekilmesi, bacaklarda devamlı olarak hareket ettirilerek giderilmeye çalışılan huzursuz bacak sendromu, aşırı canlı ve kişiyi uykuda yoran rüyalar görülebilir.
Hastaların çoğunda hastalık nedeni belli değildir. Son zamanlarda yapılan araştırmalar ile hastaların bir bölümünde ailevi geçişler olduğu saptanmıştır. Bu genetik geçişlerde çok sayıda gen saptanmıştır. Bunlar arasında alfa Sinnüklein geni, Parkin geni ve Dj-1 genleri sayılabilir. Genetik yapının öğrenilmesi ile yeni tedavilerin geliştirilmesi yolunda umutlar artmıştır.
TEDAVİ
Parkinson hastalarının tedavisindeki temel amaç, hastaları olabildiğince uzun süre ile günlük yaşam aktivitelerini kendi başına yapabildiği fiziksel ve ruhsal konumda tutulmasıdır. Bu amaçla ilaç tedavisinin yanında uygun fizik tedavi yöntemleri de faydalı olacaktır. Tedaviyi her hastaya göre ayrı ayrı uygulanma zorunluluğu vardır. İlaç tedavisinde bu hastalıkta kullanılan ilaçlar arasında l-dopa, dopamin agonistleri, antikolinerjik ilaçlar, amantadine ve selegiline bulunur.
Son yıllarda cerrahi metodlar ve özellikle subtalamik nükleus stimulasyonu ile bu hastalıkta görülen titreme(tremor) ve bradikinezi (hareket azlığı) üzerinde oldukça etkilidir.
HAZIRLAYAN; Dr. Özlem BİZPINAR, Doç. Dr. M Fevzi ÖZTEKİN
5 Temmuz 2011 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder